Powered By Blogger

16 Şubat 2011 Çarşamba

Tartarla Şavaşın

Diş hekimlerinin kalkülüs olarak adlandırdığı tartar, tükürüğünüzdeki mineral ve plaklardan meydana gelir. Bireylerdeki tartar birikiminin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini ve ilk tartar oluşumunun yenilerin oluşumunu hızlandırdığını bildiren Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı tartarın, periodontal hastalıklara yol açtığını da ifadelerine ekledi. Kazandı periodontol hastalık sonucunda dişetlerinin çekildiğini, dişlerin sallanmaya başladığını, dişetlerinin iltihaplandığını, sık sık kanamaların görüldüğünü, dişlerin direncinin azaldığını, çürüklerin hızlandığını, istenmeyen ağız kokusunun oluştuğunu ve dişlerin görünümünün çirkinleştiğini ifadelerine ekliyor ve tartardan kurtulmak için yapılması gerekenleri belirtiyor.
Diş hekimlerinin kalkülüs olarak adlandırdığı tartar, tükürüğünüzdeki mineral ve plaklardan meydana gelir. Bireylerdeki tartar birikiminin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini ve ilk tartar oluşumunun yenilerin oluşumunu hızlandırdığını bildiren Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı tartarın, periodontal hastalıklara yol açtığını da ifadelerine ekledi. Kazandı periodontol hastalık sonucunda dişetlerinin çekildiğini, dişlerin sallanmaya başladığını, dişetlerinin iltihaplandığını, sık sık kanamaların görüldüğünü, dişlerin direncinin azaldığını, çürüklerin hızlandığını, istenmeyen ağız kokusunun oluştuğunu ve dişlerin görünümünün çirkinleştiğini ifadelerine ekliyor ve tartardan kurtulmak için yapılması gerekenleri belirtiyor.
İşte tartardan kurtulmak için yapılması gerekenler;
* Dişlerinizi düzenli olarak günde en az iki kez fırçalayın. Bu sayede günlük ağız bakımınızın önemli bir kısmını yerine getirmiş olursunuz.
* Diş ipi kullanın; Diş aralarını temizlemede sık kullanılan yararlı bir araçtır. Yanlış kullanımı ise diş etine zarar verebilmektedir bu nedenle diş hekiminden doğru kullanımını öğrenildikten sonra uygulanmalıdır.
* Düzenli olarak diş hekimini ziyaret bu sayede ileride ciddi problemlere neden olabilecek sorunlar önceden görülüp önlenmiş olacaktır. Ayrıca kontrolleriniz sırasında dişlerinizin diş hekiminiz tarafından temizlenmesi dişlerinizden tartarın uzaklaşmasına da yardımcı olacaktır.
Bu temizliğin diş hekimleri tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Plusdent Diş Kliniği’nden Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı, “Diş taşlarının temizlenmesi genel olarak tehlikeli değildir. Bazı ilerlemiş vakalarda ise diş taşının dişetinin hem altında hem de üstünde birikebileceğine işaret eden Kazandı, “Bunlar diş hekimleri tarafından özel yöntemlerle temizlenir. Bu durumda dişlerde az da olsa sallanma görülebilir. Ancak çalışma sonrası alınacak önlemlerle sorun en aza indirgenir” dedi.

Grip ve Soğuk algınlığı hakkında herşey

Grip, influenza denilen virüsün bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana getirdiği, özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlara yol açan yüksek derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur.
Grip, influenza denilen virüsün bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana getirdiği, özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlara yol açan yüksek derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur.
İşgücü kaybı açısından bakıldığında tüm dünyada işe devamsızlığın %10′undan sorumludur. Dünya nüfusunun yaklaşık %10-20′si her yıl gribe yakalanmaktadır.
Grip olan kişilerin aksırık, öksürük ve hatta konuşmaları ile üst solunum yollarındaki salgılardan yayılan virüs yüklü su damlacıkları havaya geçerek orada saatlerce asılı kalabilir. Bu damlacıklar nefes yolu ile alındıklarında, alt ve üst solunum yoluna yerleşirler ve orada hızla çoğalırlar. Kuluçka süresi 1-3 gün arasında değişir ve bu dönemde kişide hastalık belirtisi olmamasına karşın hastalık bulaştırıcı özellik bulunmaktadır. Bu özellik grip belirtileri başladıktan sonra 4-6 gün kadar da devam eder.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Başlangıcı genellikle anidir. Kişi kendini iyi hissediyorken, 1-2 saat içinde önce; üşüme, titreme, terleme, baş ağrısı, kas ağrıları ve ateş (38°C-40°C) başlar, daha sonrasında ise burun akıntısı, baş dönmesi, öksürük, boğaz ağrısı, göğüste yanma, ağrı, gözlerin sulanması ve gözlerde ışığa hassasiyet şikayetlerinden bir ya da birkaç tanesi tabloya eklenebilir.
Bu belirtiler 3-5 gün kadar sürse de genellikle 2-3 gün içinde düzelme başlar.
EN ÇOK KİMLER RİSK ALTINDADIR?
Küçük çocuklar ve 65 yaşından büyük olan kişiler,
Şeker hastaları,
Astım ve kronik akciğer hastalığı olanlar,
Transplantasyonlu organ nakli yapılmış hastalar,
Böbrek hastaları,
Bakımevlerinde ve huzurevlerinde kalanlar,
Bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi gören kişiler,
Anne adayları,
Bebekler,
Türkiye’de bu gruplara giren yaklaşık 30 milyon kişi yaşamaktadır.
GRİPTEN NASIL KORUNMALI?
Grip virüsünün vücuda girmesi ile başlayan bu bulgular genellikle 5-7 günde iyileşme ile sonuçlansa da, bazen kulak (otit) veya akciğer enfeksiyonları (zatürre) gibi bazı ciddi enfeksiyonlara yol açabilirler. Bu nedenle korunma çok önemlidir.
Korunma için;
Dengeli beslenmeli: Vücudun ihtiyacı olan protein, yağ, şeker ve vitamin yeterli olarak alınmazsa, vücut direnci düşer ve solunum organları mukoza hücreleri de bu durumdan etkilenir. Özellikle besleyici değeri düşük, yağdan zengin hamburger gibi yiyeceklerin aşırı tüketilmesi grip hastalığına davetiyedir.
Yeterli miktarda su içilmeli: Solunum mukoza hücrelerinin nemli olması, virüs taşıyan damlacıkların etkisine karşı direnci sağlar. Bu nedenle özellikle su içme ihtiyacının azaldığı kış mevsimi de dahil olmak üzere, her dönemde günde 8-10 bardak su içilmelidir.
Düzenli spor yapılmalı: Yetişkin biri için haftada 3 gün, günde 1 saat olmak üzere spor yapılması gereklidir. Spor vücut direncinin arttırılması için çok önemlidir.
Stresten uzak yaşamalı: Stres, vücut direncini azaltarak hastalıklara davetiye çıkaran en önemli etkenlerdendir.
Sigara içmemeli: Sigara da aynı stres gibi vücut direncini azaltır. Ayrıca virüs yüklü damlacıklar, sigara içilen ortamlarda, dumana yapıştıkları için hastalık yapıcı özellikleri artar.
Tokalaşmayın: Grip olan bir kişi ile tokalaşmak, salgın zamanlarında iş yerlerinde bir çok kişi tarafından kullanılan cihazları kullanmak ta bulaş yollarındandır. Çünkü virüs bu gibi yerlerde 2-3 saat canlı kalabilir. Bu nedenle temizlik önemlidir.
Kalabalık yerlerden mümkün olduğu kadar uzak durun: Toplu taşıtlar, sinema, tiyatro gibi kalabalık yerlerde grip olan bir kişinin aksırması ile virüsler büyük bir hızla (160 km/saat) hareket ederek 3-4 metre uzağa yayılabilir.
Düzenli uyuyun: Bir gece uykusuz kalındığında, virüslere karşı savaşan vücut hücreleri yarı yarıya azalmaktadır.
Çıplak ayak dolaşmayın: Özellikle kış aylarında, zemin ısısı düşük olacağından, refleks olarak solunum mukoza hücrelerini de besleyen vücut damarlarında daralma olacak ve sonuç olarak kan dolaşımı yavaşlayacaktır. Mukoza hücrelerindeki nemlilik oranının azalması ile birlikte savunma gücü de azalacak ve virüslerin girişi kolaylaşacaktır.
Sıcak ortamlardan kaçının: Özellikle kış mevsiminde daha çok kapalı ve sıcak ortamların tercih edilmesi de solunum mukoza hücre zarlarının kurumasına neden olarak virüslerin vücuda girişini kolaylaştırır.
GRİP NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Her şeyden önce istirahat, mümkünse yatak istirahati önemlidir. Yatarken başın yukarıda tutulması (2 ya da daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.
Bulunulan ortamın uygun ısıda olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmeli, havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
Hastalık süresince, özellikle yüksek ateş varsa bol sıvı alınması çok önemlidir. Bu nedenle su içinde eritilerek kullanılan anti-gribal ilaçlar, sıvı alımının artırılması, hızlı etki sağlaması açısından önerilir. Hastalıkta; su, meyve suyu ve kafeinsiz içecekler tercih edilmelidir. Yeteri kadar sıvı alınması sinüslerdeki ve göğsünüzdeki ifrazatın daha az birikmesine ve vücuttan daha kolay temizlenmesine yardım eder.
Hastalık dönemlerinde beslenmeye dikkat etmeli, iştahsızlık varsa enerji ihtiyacını gidermek için karbonhidrattan zengin diyet uygulanmalıdır.
Antibiyotik türü ilaçlar, ancak viral bir enfeksiyon olan gribin üzerine bakteriyel bir başka enfeksiyon eklendiğinde ancak bir hekimin önerisi ile kullanılabilir.
Grip sırasında aspirin kullanılmamalıdır.
SOĞUK ALGINLIĞI NEDİR?
Soğuk algınlığı; çeşitli virüslerin yol açtığı, üst solunum yollarında bazı belirtilere yol açan ‘hafif’ seyirli bir hastalıktır.
En sık görülen virüsler:
Rhinovirüsler %15-40,
Coronavirüsler %10-20,
Parainfluenza virüsü %5-10,
Respiratuar sinsityal virüsler %6,
Soğuk algınlığı kişiden kişiye bulaşır. Başlangıçta bu bulaşmanın aksırma, öksürme ile etrafa saçılan damlacıkların içindeki virüslerin havada kalması ile olduğu sanılmaktaydı. Ancak şimdi mevcut kanıtlar bulaşmanın virüsü almış hastanın elinden hassas insanlara geçmesi ve hassas bireylerin de ağız-burun mukozalarına sürmeleri ile olduğu yönündedir. Bu nedenle soğuk algınlığının bulaşmasını engellemenin yolu ellerin sık yıkanmasıdır.
Yapılan araştırmalarda havanın soğukluğunun soğuk algınlığı hastalığının başlaması ve seyretmesi ile ilintili olmadığını, psikolojik stres, üst solunum yollarını etkileyen alerjiler ve adet dönemlerinin hastalığa yakalanma riskini artırdıkları saptanmıştır.
Soğuk algınlığına bir çok virüs sebep olabileceği için de vücut hiçbir zaman bu virüslerin tümüne direnç geliştiremez. Bu sebeple her sene tekrar tekrar soğuk algınlığı geçirilebilir.
Soğuk algınlığı belirtileri: Ateş, baş ağrısı, eklem ve kas ağrısı, yorgunluk hissi, akan ya da dolu burun, hapşırma, boğaz ağrısı, göğüs doluluğu, koku ve tat duygusunun azalması, kulaklarda basınç hissi ve ses kalitesindeki değişiklikler
SOĞUK ALGINLIĞI TEDAVİSİ:
Soğuk algınlığı tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur. Tedavi belirtilere göre yapılmalıdır. Su içinde eritilerek kullanılan ve soğuk algınlığına ait belirtileri gideren ilaçlar, sıvı alımının artırılması ve hızlı etki sağlaması açısından da önerilmektedir. Ayrıca istirahat edilmesi ve stresten uzak durulması da vücut direncinin yeniden kazanılmasına yardım eder.
Virüsler, mikrobun bulaştığı yerlerde (kapı tokmağı, telefon gibi) canlı kalabildikleri için, bu yüzeylere temastan sonra virüsleri rahatlıkla burnumuza veya gözlerimize transfer edebiliriz. Bunu engellemek için ellerimizi sık sık sabunlu su ile yıkamalıyız.

15 Şubat 2011 Salı

Enerji içecekleriyle ilgili korkutan açıklama

Enerji içecekleriyle ilgili korkutan açıklama

Yüksek seviyede kafein ve diğer uyarıcılar içeren enerji içeceklerinin, çocuklar ve gençlerde ciddi sağlık sorunları yaratabileceği uyarısında bulunuldu.
Bilimadamları uyarıyı, enerji içeceklerinin sağlık üzerindeki etkisiyle ilgili bilimsel araştırmaları inceledikten sonra yaptılar.
Miami Üniversitesi’nden Steven Lipshultz ve ekibi, enerji içecekleriyle ilgili araştırmalar ile üreticilerin internet sitelerinde bu tür içeceklerle ilgili verdikleri ”bilgileri” incelediler.
Bu sistematik araştırmanın sonucunda, bu içeceklerin ”özellikle çocuklar ve gençler üzerinde ciddi yan etkisinin bulunduğunu; hezeyana, nöbetlere, kalp sorunlarına, şeker hastalığına veya ruh halinde ve davranışlarda problemlere yol açabildiğini” saptadılar.
Lipshultz, bu içecekleri tüketen bazı kişilerde yan etkilerin görüldüğünün gözlemlendiğini belirterek,bu tür içeceklerin herhangi bir tedavi edici etkisini bulamadıklarını söyledi.
Enerji içeceklerini üreten şirketler ise bunların zihinsel ve fiziksel performansı artırdığını öne sürüyor.
Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmada Lipshultz ”Sorun, enerji içeceklerinin sadece kafein içermesi kadar basit bir olay değil. Sorun, bunların başka birçok madde içermesi” dedi.
Lipshultz, kalp, şeker hastalığı veya yüksek tansiyondan mustarip olan, nöbet geçiren veya hiperaktivite sorunu bulunan çocukların bu içecekleri içmekten vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

Aile hekimliği tıkır tıkır

Aile hekimliği tıkır tıkır

 

İstanbul Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, ”aile hekimliği” uygulamasıyla ilgili, ”Tüm yapı dikkate alındığında yüzde 99′larda hizmetin rahatlıkla verildiği, çok az bazı noktalarda zorlandığımız bir sistem söz konusu” dedi.
Dokucu, Barcelo Topkapı Eresin Otel’de düzenlenen İstanbul’da Aile Hekimliği Uygulamasını Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, uygulamaya başlamadan önce daha büyük sorunlar beklediğini, ancak yoğun çalışmanın bir ödülü olarak uygulamaya 1 Kasım 2010′da İstanbul’da geçilebildiğini hatırlattı.
”Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın önemli ayaklarından biri olan uygulamanın gerçekleşmesinin, diğer birçok devrim niteliğindeki proje gibi, değişim ve dönüşüm gerektirdiğini ifade eden Dokucu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Mutlaka bir dönüşüm yaparken var olan kurulu düzen değiştiği için statüko rahatsız olur ve iyi giden şeylerin kötü gitmesi riski, alışkanlıkların bozulması bu değişime karşı bir direnç oluşturur. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bütün ayaklarında bunlar olmuştur. 2005′te sigorta hastaneleri birleştirilirken de birçok haberin varlığını çok iyi hatırlıyoruz, ama 6 yıl geçti hiçbir Allah’ın kulu, ‘şu an ülkede tekrar sigorta hastanesi sistemine döneceğiz’ diye iddia edemez. Çünkü bu sistemin doğruluğu geçen birkaç aylık zorluktan sonra ortaya çıkmıştır. Aile hekimliği de benzeri bir yapılanmadır. Bu uygulamada baştaki zorlukların aşılmasını takiben, vatandaş memnuniyetinin olağanüstü arttığı bir yapılanma olup, bu dönüşümün faydasını her yerde görürüz.”
-”8 AY İÇİNDE 4 BİN KİŞİYİ EĞİTTİK”-
Türkiye’de sağlık sektöründeki insan gücünün kısıtlı olduğunu vurgulayan Dokucu, şartların zorlanarak 100 bin hekimden 21 bininin aile hekimliği uygulamasına dahil edilebildiğini, 2023 yılında bu sayının 44 bine çıkarılmasının amaçlandığını aktardı.
Dokucu, 13 Aralık 2010′da tüm ülkenin aile hekimliği şemsiyesi altına girdiğini dile getirerek, ”İki sene önce ağustos ayında aile hekimliği sürecinin başlamamasıyla alakalı ilk direktifi aldık. Bunun çok zor ve İstanbul için uygulaması imkansız duygusu vardı, bana o emir ilk verildiğinde. Ancak Sağlık Bakanlığımızın bu konudaki iradesi ve bu konuda kaynak aktarılması, konuyla ilgili desteğin her boyuta verileceğinin bilinmesi sonucu biz hızlı bir şekilde programa aldık. O ana kadar geçen iki yıl içerisinde toplam bin 200 kişi eğitilmişken, biz 8 ay içinde 4 bin kişiyi eğitmek suretiyle sertifikalandırdık” şeklinde konuştu.
Aile hekimliği sisteminin, büyük oranda sözleşme altına alındığını ve bugün itibariyle 3 bin 395 hekimin, aile hekimliği hizmeti verdiğini belirten Dokucu, şunları kaydetti:
”Peki ne oldu da aile hekimliği sistemine geçildi, sağlık ocağının nesi vardı? Bu eleştirilen bir konu. Sistemle vatandaş, çalışan, sağlık elemanı motive olmuştur. Gerek kendi istediği kadroda çalışmak gerekse eskiye göre çok daha iyi özlük haklarına kavuşmak suretiyle motive olmuştur. Vatandaş da devletin kendisine gönderdiği hekimden hizmet almak yerine kendisi hekim seçebilecek hale gelmiştir. Hastaların önemli bir kısmı eskiden büyük hastanelere transfer olurken ya da kendi sevk mekanizmasının bir parçası olarak görürken ve bunlar da hastanelerde bir kalabalık karmaşa oluştururken, bugün itibariyle bir sevk sistemi olmamakla birlikte kişiler, hizmeti aldığı yerde olmakta ve hastanelerimiz daha az yoğunlukta çalışmaktadır. Bu sayede aile hekimleri, daha hızlı ve kaliteli hizmet verebilmeyi sağlamaktadır.”
-AİLE HEKİMİNE BİR HEMŞİRE DÜŞMESİ İDEALİ-
Dokucu, bugün itibariyle ulaşılan aile sağlığı merkezi sayısının 808 olduğunu ve yeni açılacak merkezlerle bu sayısının Temmuzda ideal olan 891′e ulaşacağını ifade ederek, ”Hemşire sorunu maalesef devam ediyor. Aile hekimlerine bir hemşire düşmesi idealine ulaşmak durumundayız” dedi.
Aile hekimliğinin kişilerin isteğiyle işleyen bir sistem olduğunu vurgulayan Dokucu, ”Kişi istiyorsa orada çalışıyor. Biz ancak görevlendirmeyle oraya gönderiyoruz. Bazı yerlerde görevlendirme yapamıyoruz, çünkü binanın kendisi yok, kiralayacak eleman da yok. Bu toplam 44 aile sağlığı merkezini geçmiyor. Tüm yapı dikkate alındığında yüzde 99′larda hizmetin rahatlıkla verildiği, çok az bazı noktalarda zorlandığımız bir sistem söz konusu’ diye konuştu.
Dokucu, İstanbul’da uygulama kapasımında 144 hekimin daha sözleşme altına alınması gerektiğini, ebe hemşire sayısındaki yüzde 11′lik eksiğin de gelecek aylarda kapatılacağını aktararak, ”Tüm sistem dikkate alındığında İstanbul’da 31 ilçede yüzde 100 hizmetin verilebileceği sözleşmeli arkadaşlarımız var. Esenler, Bağcılar, Arnavutköy ve Sultangazi gibi ilçeler, ‘sorunlu ilçeler’. Aslında sorunlu değil, biz sorunu büyük ölçüde çözmüşüz, ancak en fazla hizmet açısından açlık burada” şeklinde konuştu.
-BİR HEKİME YAKLAŞIK 3 BİN 600 KİŞİ DÜŞÜYOR-
İstanbul’da bir aile hekimine yaklaşık 3 bin 600 kişinin düştüğünü belirten Dokucu, sağlık ocağı sisteminde bir hekimin günde ortalama 65 kişiye baktığını, yeni sistemle bu sayının 30-40′a düştüğünü aktardı.
Dokucu, aile hekimliği hizmetlerinin tamamen ücretsiz olduğunu dile getirerek, şu an için 26 olan tetkik sayısını, kısa sürede yapılacak ihaleyle 45′e çıkaracaklarını anlatarak, şöyle konuştu:
”Aile hekimleri hemşirelere hastadan kan aldırtıyor, kurye gidip alıyor, tetkik edildikten sonra da sonuçlar aile hekiminin bilgisayarına düşüyor. Bunun tamamını sağlık müdürlüğümüz finanse ediyor. Ekim 2010′da 3 milyon 200 bin TL ödemişiz laboratuvar hizmetlerine ki o zaman sağlık ocağı sistemi geçiyordu. Kasımda geçişin ilk şokunun etkisiyle laboratuvar çok ciddi düştü ve 721 bin TL ödedik laboratuvar hizmetlerine. Hekim arkadaşlarımız adaptasyon artıkça hızla bunu düzelttiler. Biz kendi ödediğimiz laboratuvar giderinden hekimlerin göstermiş olduğu ilgiyi anlıyoruz, bunun giderek de artacağını biliyoruz. Çok yakında hastanelerimizden ücretsiz laboratuvar hizmetinin yanında ücretsiz radyoloji hizmeti alabileceğiz aile hekimleri vasıtasıyla.”
-”UYGULAMA HALKTA BÜYÜK MEMNUNİYET OLUŞTURDU”-
Geçişin bazı noktalarının kendisine zorluk olarak görülmesiyle birlikte uygulamanın halkta büyük oranda memnuniyet oluşturduğunu ifade eden Dokucu, ”Uygulamanın, vatandaşın hizmete ulaşmada önündeki engelleri kaldırdığını, çok daha yakın, hızlı ve etkin bir şekilde hizmet alabildiğini gördük” dedi.
Uygulamayla ilgili gazetelerde yer alan bazı haberlere de değinen Dokucu, iddia edildiği gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin terk edilmesinin söz konusu olmadığını, aksine teşvik edici uygulamalar bulunduğunu belirterek, ”Hastanelerden, 112′lerden ve kamunun diğer alanlarından aile hekimliği için ayrılan hekim, ebe ve hemşire sayısı 3 bini bulmuştur. Ancak aile hekimliği sisteminde şu ana kadar yaklaşık 200 istifa olmuştur, 50 kadar da hemşire görevinden ayrılmıştır” diye konuştu.
-”KAMU HASTANELERİNDE HASTA AZALMASI ŞU AN İÇİN SÖZ KONUSU DEĞİL”-
Ali İhsan Dokucu, İstanbul’daki misafir hasta konusunun sisteme etkisine ilişkin bir soru üzerine, acil hizmetler açısından bakıldığında konunun bir sorun oluşturmadığını söyledi.
Kişinin memleketinde kimliğiyle toplum sağlık merkezine giderek kayıt yaptırabildiğini aktaran Dokucu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Bu anlamda vatandaşın hizmet alması açısından bir sorun yok. Sorun daha çok sağlık çalışanı açısından. Çünkü aile hekimliği sistemi kendine bağlı nüfusla irtibatlı bir yapılanma. Eğer birkaç yüz kişi yazın oynarsa o kişinin maaşında ciddi azalma olabilecek. Ayrıca kişi geri geldiğinde hekimin kadrosu dolmuş olabilir. Vatandaş mağduriyeti olmaması dolayısıyla endişe içinde değiliz. Ancak hekim arkadaşların olası mağduriyeti için bir hazırlık yapılabilir.”
Dokucu, ”Sistemle hastaneye gitme performansında ne kadar düşüş var” şeklindeki soruya, ”Hastanelerimize giden hasta sayısı açısından bakıldığında artış var. Bunun nedeni gripler. Aile hekimliğinden sonra özel hastane verilerinde bir miktar düşüş gördüm. Genel anlamda kamu hastanelerinde hasta azalması şu an için söz konusu değil” diye cevapladı.
-”İNSANLARIN ÖNEMLİ KISMI, SİSTEM KONUSUNDA BİLGİ SAHİBİ DEĞİL”-
Bir başka soru üzerine Dokucu, 1 Şubat itibariyle her aile hekiminin sadece kendine bağlı vatandaşa bakar hale geldiğini belirterek, ”Acil bir durum söz konusuysa kendi bölgesinde hekim arkadaşımız ilk değerlendirmesini yapıp hastayı bir hastaneye doğru yönlendirmek durumunda. Standart hizmetleri verme anlamında oradaki hekim arkadaşımız kendisine bağlı olmayan nüfusa hizmet verme yükümlülüğünde değil. Dışardan gelen bir hasta bir kereye mahsus muayene olabilir, rapor ya da reçete yazdırmaya kalktığında bu olmayacaktır” diye konuştu.
Sistemin hekimlere ne gibi sorunlar getirdiği sorusuna Dokucu, hekimin neyle karşılaşacağını bilerek tercih yaptığını, sisteme kimseyi zorla seçmediklerini belirterek, ”Ben de bir hekimim. Arkadaşlarımın çalışma şartlarıyla alakalı sorunlarını düzeltmek bana ait bir problem” dedi.
Dokucu, hekimler arasında bir memnuniyet araştırması yapmanın şu an için haksızlık olacağını ifade ederek, ”Memnun olmayan bir arkadaşımızın sadece bir imzasına bağlı. Memnun değilse kendi kadrosuna dönebiliyor. Bu ‘dönün’ anlamında değil, yanlış anlaşılmasın” diye konuştu.
Uygulamanın başlamasından beri aile hekimine gitme sıklığının ne olduğunun sorulması üzerine de Dokucu, bölgede sağlık hizmetine başvuru açısından bir rakamsal değişiklik olmadığını dile getirerek, insanların önemli bir kısmının sistem konusunda bilgi sahibi olmadığını kaydetti.

 

Cilde iyi gelen alışkanlıklar

Cilde iyi gelen alışkanlıklar

Vücudumuz ilk sinyallerini cildimiz üzerinden verir. Cildimiz, hislerimizin ve yiyip içtiklerimizin göstergesidir. İyi dinlenip dinlenmediğimizi bile ele verir. Bu alışkanlıkları edindiğinizde, cildinizin hayallerinizdeki güzelliğe yavaş yavaş yaklaştığını göreceksiniz!
MASAJ YAPIN
Vücudunuzu dinlendirmek için iyi bir masajdan daha sakinleştirici bir şey yoktur. Her duştan sonra masaj yağınızı alın, nemli vücudunuza, ayaklarınızdan başlayarak göğsünüze doğru dairesel hareketlerle yayın.
DETOKS
Doğal meyve suları vitamin açısından zengindir. Toksinleri atmaya yarar ve sindirimi kolaylaştırır. Güne taze bir bardak elma, kivi ya da nar suyuyla başlayıp daha iyi hissedebilirsiniz.
BESLENMEYE DİKKAT
Sabah’taki habere göre, iyi beslenmek için diyetisyenlere para dökmenize gerek yok. Sıkı bir kahvaltı, öğlene doğru yoğurt, öğlen yemeğinde yeşil salata ile ızgara et ya da balık tercih edilebilir, akşam yemeğinde ise sebzeyle proteini artırabilirsiniz. Bu alışkanlıkla kendinize daha hafif, sağlıklı ve güzel hissedeceksiniz.
KAFEİN YERİNE SU
Birkaç günlüğüne sigara ve kafein tüketimini durdurun. Kahve ya da sigara içmek istediğinizde onlar yerine bol bol su içmeye çalışın.
ÖLÜ DERİDEN ARININ
Kışın teniniz oksijensiz ve soluk görünür. Günde 30 dakikanızı bile almayacak küçük rötuşlarla vücudunuza meyve özleri uygulayıp ölü derilerinizden arınabilirsiniz.
CİLDİNİZİ ARINDIRIN
Makyaj çıkartmaya asla üşenmeyin. Makyajınızı temizledikten sonra yüzünüzü iyi bir tonikle yıkayıp, su bazlı bir nemlendiriciyle esnek, temiz ve yumuşak tutun.